Makine Evler de Bazen Çalışmaz
“Haftaya İKSV Alt Kat’da buluşup Koolhaas Houselife’ı
izleyeceğiz. Zamanında orada olmaya çalışın lütfen.”
Çarşamba günü hocamız dersi bu sözle bitirmişti. Sonraki
hafta derse gitmeden önce filmin neyle ilgili olduğunu araştırdım. Filmin
sinopsisinde Rem Koolhaas’ın yürüme engelli müşterisinin yaşamını
kolaylaştırmak için yaptığı çağdaş mimarinin başyapıtlarından biri kabul edilen
konut hakkında olduğunu okudum. Sinopsiste yazan bir diğer şey de konutun iç
işleyişini evin yardımcısı Guadalupe Acedo’nun gözünden görecek olmamızdı.
Ertesi gün filmi izlemeden önce hocamız ev hakkında kısaca
bilgilendirme yaptı. Bir ailenin çocuklarıyla birlikte yaşayacakları
Bordeaux’daki evleri, evin babasının kötü bir trafik kazası geçirmesi ve
tekerlekli sandalyeye bağlı olarak hayatını devam ettirmek zorunda kalmasıyla
yeniden şekillenmiş.
Belgesel, bir grup turistin rehberleriyle birlikte otobüste
seyahat ettiklerini göstererek başlıyor. İzlerken yaşadığım ilk kırılma bu
sahneden yaklaşık olarak bir dakika sonra gerçekleşiyor. Otobüsten inen grup,
evin girişinde ayakkabılarını çıkararak evde gezinmeye başlayıp gördüklerini
fotoğraflıyorlar. Hala bir evin anlatıldığı belgeseli mi izliyoruz, yoksa
fotoğraflamazsan gittiğini ispat edemeyeceğin bir müzeye ya da ibadet etmek
için gidilen ve saygı duyduğun bir kutsal mekana mı bakıyoruz anlayamıyorum.
Aklıma benzer bir hikayeye sahip olan Villa Savoye geliyor. Savoye ailesi
evlerine taşındıktan sonra birçok aksaklık ve sıkıntıyla karşılaşıyorlar. Evin
çatısı su akıtıyor ve çocukları bir yıl tedavi görmeyi gerektirecek kadar bir
akciğer rahatsızlığına yakalanıyor. Ancak Le Corbusier ile yapılan
mektuplaşmalarda, tasarımcı evin eşsiz bir tasarıma sahip olduğundan ve
mimarlık camiasında ne kadar çok konuşulduğundan bahsediyor. Le Corbusier bir
ev mi yoksa konuşulmasını istediği bir yapı mı tasarladı?
Koolhaas Houselife filminden ekran görüntüleri
Bordeaux Evi’nin mekan düzenlemeleri çoğunlukla engelli
bireyin ihtiyaçlarına göre şekillenmiş olduğu söylense de, kütlelerin kurgusunu
görünce aynı şeyi düşünmek çok da kolay olmuyor. Tek kot ve tek kullanıcıya ait
bir yapı değil, bunun aksine 3 farklı kota yayılan ve farklı kullanıcıların
ihtiyaçlarına göre şekillenen bir hacim yaratılmış.
Film boyunca evin yardımcısının evi ‘işler’
hale getirmek için gün boyunca yaptığı şeyleri izliyoruz. Yapının önemli bir
kısmını oluşturan, çevresinde kütüphane bulunan asansörün nasıl bir kitap veya
kağıt parçası düştüğünde takıldığına ve işlevselliğini yitiren bir platform
olduğuna tanıklık ediyoruz. Ardından Guadalupe, evin babasının bahçede
kolaylıkla hareket etmesini sağlayacak olan rampayı gösteriyor. Kendisinin
bile burada çok zorlandığını ve tekerlekli sandalyede oturan birinin tutamaç
veya yardım edecek biri olmadan buradan çıkamayacağını söylüyor. Son olarak,
Guadalupe izleyiciyi bence en nefret ettiği bölüme götürüyor: "Joystick" olarak
adlandırdığı, tekerlekli sandalyede bulunan kişinin kapı kollarıyla uğraşmadan
rahatça eve girmesini sağlayacak olan elektrikli mekanizmaya. Guadalupe, Joystick’i hareket ettirip eve girdikten sonra düğmeye basarak kapıyı kapatmak
istiyor ancak kapı kapanmayınca Joystick’in kırılmış olduğunu fark edip hassas mekanizma hakkında kızgınlığını dile getiriyor. Engelli bir birey için
mükemmel tasarlanmış gibi görünen evin, bir problem çıktığında işlevselliğini
tamamen yitirmesi ve başka alternatiflere de açık olmaması (çünkü evin bir kapı
kolu ve anahtarı yok) çağdaş ev kavramı üzerine eleştirel bir bakış açısıyla
bakmamızı sağlıyor.
Koolhaas Houselife filminden ekran görüntüleri Film bitince bu yapının bir ev olmadığını söyleyebildim
ancak ne olduğunu tam olarak tanımlayamadım çünkü yapılış amacı itibariyle
fazlaca idealize edilen yapı, ev kavramının önüne geçerek bazen müzeleşip bazen
de bir makine olarak kendini farklı kişi ve gruplara farklı şekillerde
gösteriyor. Eğer evi tekerlekli sandalyede oturan bir kişinin gözünden görmüş
olsaydık, bu yapının bir ev olduğuna ikna olur muyduk yoksa yapı Koolhaas’ın
oyun alanı olarak kalmaya devam mı ederdi?
Mekanın Üretimi, Henri Lefebvre.
Mimaride Modernizm Akımının Öncülerinden Le Corbusier’nin Villa Savoye Yapısının
Yapım ve Kullanım Açısından İncelenmesi, Gizem Özer.
Mekanın Poetikası, Gaston Bachelard.
Edanur Köşeli. İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde İç
Mimarlık eğitimini 2019 yılında tamamladı. Kamusal iç mekanlar ve müşterek
mekanlar üzerine çalışmalar yaptı. Türkiye Tasarım Vakfı’nda Tasarım Direktörü
olarak çalışma hayatına devam ediyor.