Menu

Home Page / Blog

Çocuğun İçindeki Oyun
İskele Blog 17 July 2020
Zeynep Ürper

Çocuğun İçindeki Oyun

Çocuk olmak ve çocukluk kavramı hayatımda önemli bir yere sahip. Bunun nedeni ise hiç büyümemiş hissetmek, büyümeyi istememek belki de… Ama bu istek geçmişte kalmaya çalışmak değil, o heyecanı, duruluğu kaybetmemeye çalışmak, olmaz dediğimiz kendimize sınırlar koyduğumuz o sınırları kaldırmak, yerine kendi sınırlarımızı çizmek anlamına geliyor benim için.

Çocuklar aslında büyümemiş yetişkinlerdir. Oyun dediğimiz o sihirli kelime her yaştan insanı içine alan bir büyülü zaman dilimi. Çocuklar aynı zamanda zihinlerindeki algıları en güzel şekilde dışa vurabilen varlıklar. Oynadıkları oyunlar ise onlar için bir yaşam tarzı.
Retiro Parkı, Madrid, 2017, Zeynep Ürper

Çocukların en güçlü yanı kendi mekanlarını kendi istekleri çerçevesinde kurgulayabiliyor olmaları. Halbuki biz yetişkinler kurulu düzenlerimize ve konfor alanlarımıza öyle alışmışız ki var olan düzeni ‘normal’ algılayıp sorgulama gereksinimi duymadan devam ediyoruz. “Büyümeyen yetişkinler” ise bunu sorguluyor, kendisine güvenli alanlar kurguluyor.

Venedik Bienali, 2017, Zeynep Ürper

Ayrıldığımız noktaya rağmen kimi zaman fark ediyoruz ki çocukları da kendi yaşam standartlarımıza uygun hale getiriyoruz. Oyun kavramı metropolde ve kırsal düzende yaşayan bireyler için bambaşka anlamlar ifade ediyor. Tam bu noktada aklımıza oyun çocuklar için bir yaşam biçimiyse neden biz büyükler için sürdürülemeyen bir yaşam biçimi haline dönüşüyor sorusu geliyor. Çünkü çoğu zaman çocukluğu ve yetişkinliği ayrı tutuyor, bir bütün olarak düşünemiyoruz. Mimari de hayatın bir parçası ve çocuğun yaşamak üzerine oluşturduğu içsel yolculuklarına ışık tutan en güçlü donelerinden birisi.

Milano, 2016, Zeynep Ürper

En sevdiğim 5'li!
Çocukların içinde park, güneşin kalbinde turuncu, kalenin içinde yeşil, doğanın içinde kelebekler ve bir demet de çiçek. Şimdi soldan sağa sayıp biraz nefes alıp bekliyoruz. Sonra devam.

Barınmak, korunmak ve güvende hissetmeyi içine alan ve somut olan her şey çocuğun içindeki oyuna ve dışındaki mimariye yansıyor. Mimari, çocuğun kurgusu ise bu sadece fiziksel bir mekan olarak kalamaz, sizi içsel bir yolculuğuna çıkarır ve size oyunlar kurdurur. Unutmayalım ki içine sığındığımız düşünceler de bizim mekanlarımız, oyunlaştırmaya çalıştığımız yanlarımız.

Oyun için alanlara ihtiyaç var mı sahiden? Bir kartonla bile hayallerimizi karşılayan güzel bir mekan kurgulayabiliyorsak neden daha fazlasına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz?

Hadi şimdi gelin sizinle kartondan evler yaptığımız 2 örneği birlikte inceleyelim.

İhtiyacımız olan tek şey bolca hayal ve elimizdeki malzemelerle kendi oyunumuzu kurmak. Bu kurgunun adı ‘karton ev’. Bu etkinliği evime gelen tatlı misafirimle birlikte yaptık.
İki kez farklı karton evler deneyimledik.
İlk sorumuz “Karton ev için gereklilikler nedir?” oldu.
Evimizi tarif etmeye başladık.

Kartonev1: Bir tarafından girilsin, pencereleri olsun, içinde uyuyalım, yemekler pişirelim.

İlk evimiz bu istekler doğrultusunda yapıldı.
İhtiyaçlar neydi? Karton, maket bıçağı, bant, kalem. Çokça hayal…


İkinci evimizi ise 1 saatte tasarlamamız gerekiyordu. Biz de yazlık karton ev yapmaya karar verdik.

Yine sorularla başladık: “Ne istiyoruz? Nasıl bir mekan olmalı? Nasıl bir oyun?” Mekanı kurguladığımız süreçte oyun kendiliğinden oluştu ve hayallerimize çiçekler kondurarak yolumuza devam ettik.


Kartonev2: Bir tarafından girilsin bir tarafından çıkılsın, yazlık ev olsun (e çünkü zamanımız kısıtlı), pencereleri olsun (üçgen olsun bir nefes alalım, çiçeklerimize bakalım onlara sevgimizi verelim, onları sulayalım. Başka bir pencere daha olsun oradan geleni karşılayalım, hoş geldin diyelim, gülümseyelim. Bir pencere daha… Orası da bize ait, yalnızca kendimizle baş başa kaldığımız, yıldızları seyrettiğimiz bir yer olsun. Ayrıca balkonu da olsun, orada çiçeklerimizi büyütelim sevgiyle, biber ağacımız olsun bir de biber salatası yapalım. Sonra komşuculuk oynarız. Pasta yapar ve birbirimizin evlerine konuk oluruz. Biraz da çiçeklerden konuşuruz. Bir de biberleri topladığımızda kullanabileceğimiz bir sepet yapalım mı? Sonra şöyle bir diyalog geçer:

-Biberler için sepet yerine onları bir yere asmak, sergilemek ister misin aynı zamanda?
+Tabii olur. Hadi delikler açalım şuraya.
-Biber asmalık sepet hazır.


Sahi ihtiyaçlarımız neydi bu evde?
Karton, maket bıçağı, bant, kalem. Ve çokça hayal.
İşte böyle farklı deneyimin parçası olmak ve içinde her türlü kurguyu deneyimleyebilmek.
Kurguyla mekan, mekanla oyun oluşturmak. Hepsi somut olduğu kadar soyutluktan yola çıkarak oyunun kendisini var etmeye çalışan kurgular aslında. Biz bundan ne öğrendik? Kendi içinde biricik bir deneyim, sınırlar içinde sınırsızlık, her hayalin başka bir hayale gebe olması, saf ve duru bir yol, çokça sevgi, kısa zamanda çokça anı ve hissedebildiğin kadarını hissettirebilme dürtüsü. Günlük rutinimin içinde bana nefes olan bu harika deneyim bir kez daha sınırların sınırsızlık olmasını, oyunun inanılmaz hafifliğini getirdi benliğime.

                                                                    Design Week, Milano İTALYA, 2017, Zeynep Ürper


Bir gün bir hocam ’bir şeyleri tüketirken üretmek zordur, üretim olmaz’. demişti. Güne uyandığınız gibi üreterek başlarsanız gününüz bereketli ve üreterek geçer. Bu nasıl oluyor diye sorduğumda; mesela yeni bir güne uyandığınız gibi telefonlarınıza baktınız ya da bir bardak su içtiniz. Bu tüketmektir. Güne tüketerek başladınız ve tüketerek geçirecek olmanız olası.

Gününüzü bereketli, üreterek ve verimli geçirmek istiyorsanız üreterek başlamalısınız. Bu nasıl olacak dediğimde ise; Bir bardak su içmek veya telefonlarınıza bakmak yerine camınızı açıp içeriye temiz havanın dolması, yatağınızı toplamanız bunlar bir üretimdir. Ürettikçe gününüz bereketlenir ve kendinize olan saygınlığınız artar. Ben bir şeyi başardım hissidir bu ve diğer işlerinizi de yapmak için kamçılar sizi düzene sokar. Bu basit gibi görünen fakat çok etkili düşünceyi hayatıma kısa sürede uyguladığımda inanılmaz değişimlerini yaşadım. Bu alışkanlığı rutinden daha çok oyuna dönüştürdüğümde kendime ait bir düşünce biçimine kapı araladığımı gözlemlemeye başladım. Bahsetmek istediğim şey zihniniz soyut olanı çerçevelemek ve somutlaştırmak istiyor. Oyun şöyle ya da böyledir diye bahsetmek bazı mevzuları sığlaştıracağından, sizlerle içsel yolcukları ve deneyimleri paylaşmanın tadının daha farklı olacağını düşünerek küçük deneyimlerimi, çocuk/mimari/oyun hakkında düşüncelerimi paylaşmak istedim ve bu benim için büyük keyifti. Sabırla okuduğunuz için teşekkür ederim. İçimizdeki çocuğun ışığından gitmek dileği ve sevgiyle…

Sahi sizin çocukluk dediğiniz şey mimarinin neresinde?


Zeynep Ürper. Haziran, 2016’da İstanbul Bilgi Üniversitesi İç Mimarlık Bölümü’nden mezun oldu. Politecnico Di Milano’da Aydınlatma Tasarımı ve LED Teknolojileri üzerine yüksek lisansını tamamladı. Ardından ZKLD Mimari Tasarım ve Aydınlatma Ofis’nde kariyerine devam etti. Bir süre mobilya ve tasarım ofislerinde deneyim kazandı. 2019’dan bu yana İstanbul Medipol Üniversitesi Teknoloji Transfer Ofisi Girişimcilik Merkezi’nde uzman olarak çalışmaya devam etmektedir. Birçok atölye ve workshop çalışmasına katkı verdi ve hala daha da devam etmekte. Zeynep, kendi markasını kurma aşamasında ayrıca uzaklara ve çocuklara hayran

 

Similar Posts

Tarihi Metnin Mekânsal Okuması: Machiavelli vs. Nizamü’l-Mülk
Eren Can Altay İskele Blog
Tarihi Metnin Mekânsal Okuması: Machiavelli vs. Nizamü’l-Mülk

Siyaset felsefesi ve tarihi açısından Nizamü'l-Mülk'ün "Siyasetnamesi" ile Machiavelli'nin "Prens"i birçok defa karşılaştırılmıştır. Ancak bu defa, zaman üzerinden yola çıkarak tarihsel bir okuma yapılmamıştır. Tarihsel metinler, günümüzdeki bir mimarın gözünden mekânsal olarak ele alınmıştır.

Read more
Ahmet Doğu İpek’in Başımızda Siyahtan Bir Hale Sergisi Üzerine İzlenimler
Heval Zeliha Yüksel İskele Blog
Ahmet Doğu İpek’in Başımızda Siyahtan Bir Hale Sergisi Üzerine İzlenimler

Ahmet Doğu İpek’in Arter’de yer alan “Başımızda Siyahtan Bir Hâle” isimli sergisi sanatçının 2020–2022 yılları arasında farklı mecraları kullanarak ürettiği eserleri bir araya getiriyor. Heval Zeliha Yüksel, farklı duyulara ve sayısız deneyime açık olan sergiyi Ahmet Doğu İpek ile gezerek sergiye dair izlenimlerini yazdı.

Read more
Share
TR